Türkiye Küçükbaş Hayvancılığında Mevcut Durum ve Gelecek


Savaş T., Tölü C., Yurtman İ. Y.

IX. Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi, Ankara, Türkiye, 13 - 17 Ocak 2020, cilt.2, ss.133-152

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Cilt numarası: 2
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.133-152
  • Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Keçi ve koyun, “insanlar tarafından doğrudan değerlendirilemeyen organik

materyalin ürüne dönüştürülmesi” şeklindeki tanıma en iyi uyan çiftlik hayvanı

türleridir. Ülkemizin coğrafyası, başta meraları ve sosyo-kültürel yapısı küçükbaş

hayvancılık için müsait olmakla beraber, son yıllarda bu yapıda, yavaş da olsa bir

değişim gözlenmektedir. Farklı nedenlere bağlı olarak doğal mera alanlarına dayalı

ekstansif üretim sistemlerinin yerini daha ziyade işletme tarafından üretilen veya

satın alınan kaba ve kesif yemlerin kullanıldığı entansif küçükbaş üretim sistemleri

almaktadır. Yerli ırklarımızın entansif üretim sistemlerinde kültür ırkları veya melezleri

ile rekabet edebilmeleri mümkün değildir. Bu durum yerli genetik kaynaklarımızı

tehdit etmektedir. Öte yandan yetiştiriciliği doğal kaynaklara dayalı olarak sürdüren

küçük yetiştiricilerin entansif üretime dönüşüm için gerekli sermayeden yoksun

olmaları küçükbaş hayvan yetiştiricilerimizin üretimden uzaklaşmalarına ve kırsaldan

göç etmelerine neden olmaktadır. 1980 yılından bu yana yaşanan bu değişim

sonucunda “büyük işletmeler” oluşturulamamış ve ihtiyaç duyulan üretim düzeyine

ulaşılamamıştır. Bunun sonucunda özellikle et üretiminde belirginleşen bir açık

oluşmuştur. Dünya çapında koyun ve keçi her ne kadar kırmızı et üretimi bakımından

domuz, süt üretimi bakımından da sığır ile rekabet edememelerine karşın, bölgesel

düzeyde alternatiflerinin olmadığı da bir gerçektir. Koyun ve keçiler Batı’da nispeten

yeni fonksiyonları ve “niş ürünleri” ile de öne çıkmaktadırlar. Ayrıca doğal peyzaj

alanlarının kontrol ve bakımında kullanılmalarına bağlı olarak prim almaları ile geçim

sağlanabilecek bir tarımsal faaliyette yer alabilmektedirler.

Ülkemiz küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde ekstansif üretim sisteminden entansif

üretim sistemine dönüşüm ne yazık ki küçük çiftçilerin “büyümesi” sonucunda

gerçekleşememiştir. Son 20 yıllık süreçte hızlanan bir şekilde sektöre, sektör

dışından sermayedarlar yatırım yapmaktadırlar. Ancak tarımsal ekonomimizin yapısı

nedeniyle bu “büyüklerin” de sürdürülebilirliği bulunmamaktadır. Türkiye “küçük aile işletmeciliği” ile tarımsal üretim yapmaya mecburdur. Hele ki küçükbaş hayvan

yetiştiriciliğimizin neredeyse başka hiçbir çıkar yolu yoktur. Bu nedenle Ülkemiz

ekstansif küçükbaş hayvan üretim sistemlerimizi geliştirmeye mecburdur. Bölgesel

düzeyde en uygun üretim sistemlerinin doğasının her yönüyle araştırılıp, söz konusu

üretim sistemini destekleyen tüm unsurların korunması gerekmektedir. Ayrıca bu

üretim sistemlerinin sorunlarının belirlenmesi ve yine o üretim sistemine “uygun”

çözümlerin bulunması çok önemlidir. Türkiye’de çok uzunca bir süredir işletmelerin

uzmanlaşması ve büyümesi yönünde izlenen tarımsal politikaların hedefine

ulaşabilmelerine olanak sağlayacak sosyo-ekonomik koşullar oluşmamış veya

oluşturulamamıştır. Bu durumun görülememesi veya görülmek istenmemesi, birçok

uzman ve akademisyenin uyarılarına rağmen bu politikalarda ısrarcı olunması,

hatta uzman uyarılarının anlamsız biçimde dikkate değer görülmemesi sorunların

ağırlaşmasına sebep vermiştir. Türkiye gerçeklerinden kopuk tarımsal politikalar,

küçük aile işletmeciliğine dayanan tarımsal üretimimizi yok olmanın eşiğine getirmiştir.

Türkiye mevcut genotip ve çevre çeşitliliğinden yararlanarak bölgelere ve üretim

sistemlerine uygun damızlıklar geliştirme, sürdürülebilir küçükbaş hayvancılık

dönüşümünü sağlama ve bunu devamında geliştireceği genotipleri dış pazarlara

sunma potansiyeline sahiptir. Türkiye kalkınma hedefleri doğrultusunda milli gelirde

gerçekleşecek bir yükselme kuşkusuz kişi başına kırmızı et tüketimini artıracaktır;

buna nüfus artışını da eklediğimizde, kırmızı et talebini karşılayabilmek için günümüz

kırmızı et üretimi önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaklaşık iki katına çıkmak zorundadır.

Ülkemizde koyun sütü ve keçi sütü önemini koruyarak artıracaktır ve Türkiye kırmızı

et talebinin karşılanması açısından koyun ve keçi alternatifsiz bir öneme sahiptir. Bu

bildiride küçükbaş hayvancılığımızdaki olumsuz gelişmelere dikkat çekilerek üretim

sistemindeki mevcut değişimlerin irdelenmesi ve çözüm önerilerinin sunulması

amaçlanmıştır.