EZGİ YEMENİCİOĞLU NEGİR
Resim Sergisi, 4-18 Mart 2022, Korfmann
Kütüphanesi Sergi Salonu
“ESENLİK GÜNCESİ”
Aynalar ve gölgelerden geçerken
Babam gidince içimden bir parça
koptu… O kopan parçanın yerine bana öğretecekleri olan bir kitle geldi oturdu.
Çünkü bu gibi boşluklar, sizin fark etmeksizin izin verdiğiniz ya da
direndiğiniz alanlardan izler taşıyan bir ayna ile tamamlanma eğilimindedir.
Böylelikle anladım ki; gerçekten vedalaşacaksam, sağ mememde boşalan yere
yerleşip orada büyüyen aynama bakabilmeliydim. Bana göstereceklerini,
öğreteceklerini kendime katmayı denemeliydim. Kaldı ki bu sorular daha önceden
bildiğim bir yerden gelmişti, sürece aşinaydım.
Sevdiğim pek çok arkadaşım bana
en içtenlikli dileklerle; “sen güçlüsün, bunu da yenersin, mücadele et, savaş…”
gibi cümleler kurdular. Bense; “anlayışla kabullen, senden geçmesine izin ver”
diyen seslere kulak verdim. Çünkü bu bir savaş değildi gerçekten ve ben de
zaten kendi bedenimden bir parçayla nasıl savaşılır pek bilemiyordum. Ben
kanseri yenmek fikri yerine; onunla dans etmeyi ve sonunda onu dans pistinde
perişan etmeyi tercih ettim. Diğer yandan çoğu kez fiziksel ve duygusal olarak
yorulduğumu hissetsem de yaşadığım süreçten dolayı başıma gelenleri dramatize
etmek de pek bana göre değildi… Aksine bu gibi bir mağduriyet etiketini taşımak
hoşuma gitmiyordu. Kaldı ki bu olanlar
öznesi için çok önemli olsa da yaşamın akışında var olan ve pek çok insanın
karşılaştığı, hayatın bir evresinde öyle ya da böyle deneyimlediği durumlardı.
Bunu en iyi hastaneye gidiş gelişlerimde karşılaştığım kalabalıklara baktıkça
anlıyordum. Öyleyse benim için biricik ama
bütünü düşününce sıradan olan bu deneyimden
-“içimdeki neşeli” dediğim, mutlu olma haline sağlık -gülümseyerek
geçecektim.
Yakıcı güneşin altında yürürken
serin gölgelerine sığındığım ağaçlar vardı bir de… Bir gün o ağaçlı yolda
yürürken “gölge ispattır” dedim içimden… İspattı çünkü ışığın kanıtıydı.
İspattı çünkü ben başımı kaldırıp bakamıyorken güneşe, o ağaçlar ışığa bizden
önce yürümüş olanlar gibi siper oluyorlardı peşlerindekilere. Aynı
ışığa-ışka-aşka bizden önce ulaşmış olanların, bize görünen siluetleri,
derinden hissedilen yankıları gibi… Ve gölgelerin düştüğü yer de değişiyor;
başka renk, başka giz oluyordu. Gölgenin dilinden görünüyordu, ışığın bir
yorumu olarak hissediliyordu. Böylece yürüdüm aynı yolda defalarca; ama her
seferinde farklı bir deneyim edinerek…
Bu sergi yaşadığım süreçte
esenliğe doğru attığım adımları, aynalar ve gölgeler arasında yürürken geçtiğim
yolları izleyenlerle paylaştığım bir günce olma özelliği taşıyor. Teşhis ve
tedavi sürecinin evrelerinden geçerken bir yandan da kendi iç yaşamımda
farkındalığımın yükseldiği, bakış açımı derinleştirebildiğim bir hali
deneyimledim. Bir ressam olarak, sağlığa, şifaya, esenliğe giden yolumu resim
yaparak imledim. Serginin bir bölümünü oluşturan “İzmir Günlüğü” başlıklı
çalışmalar ise tedavimin son aşaması olan 5 haftalık radyoterapi sürecinde,
sosyal medya üzerinden paylaştığım görsellerle ilişkili bir içeriğe sahip.
Yaklaşık 17 aylık bir zamana yayılan iyileşme öykümde; iç yaşantıma odaklanmak,
değerli bulduklarımı anlamak ve ifade etmek için yakaladığım fırsatları çalışmalarıma
yansıyan izleriyle ortaya koymak istedim. İstedim ki birileri bilsin; bir umut,
bir gülücük bulsun anlattıklarımın içinden.
İşte şimdi burada esenlik
dileyerek veda ediyorum yolculuğumun bu kısmına. Küçük bir veda bu, daha
yürüyecek çok uzun bir yolumuz var ne de olsa…
Sergiden elde edilecek gelirin
%50’si kanser tedavisi gören ihtiyaç sahiplerine aktarılmak üzere Kendi Yolunu
Farket Hayata Destek Derneğine bağışlanmıştır.