Kendine Kapanmak Seramik Sergisi
Tuba Batu’nun son sergisinin adı ‘Kendine Kapanmak’. ‘Kısmi mi tam mı derken bugünlerde sıkça
duyduğumuz, içinden geçtiğimiz kelimelerden biri 'kapanmak', kendisiyle
tanışalı bir seneden fazla oldu. Peki bu bir senede evlere mi kapandık sadece?
Bahaneyle içine dönen, kendine kapanan kaç kişiyiz?’ diye soruyor sanatçı.
Sergilenen çalışmalarında ağırlıklı olarak son bir yılda,
pandemi süreciyle birlikte, ürettiği heykellerini görüyoruz. Kısmi ya da tam kapanmalar
ile birlikte Tuba Batu’nu kendi içinde ortaya çıkan birçok sorgulamasını,
kendine özgü yöntemiyle inşa ettiği figürleriyle anlattığı işlerinde, insana
dair olanı araştırıyor, sorguluyor. İnsanın hırsları, yaraları ve boşluklarını
kendi üzerinden üç boyuta döktüğü seramik çalışmalarında, kimi zaman geleneksel
üretim yöntemlerini kullanmış, Menemen çamuruyla şekillendirdiği bazı
heykellerinde düşük dereceli sırlı pişirim uygulamış. Bazı çalışmalarında ise yüksek
dereceli pişirimi ve stoneware çamuru da denemiş. Teknik değişse de boşluğu
şekillendirerek, parça parça çamuru üst üste ekleyerek inşa ettiği figürler tüm
kırılganlığı ve eksikleriyle karşımızda duruyor ve bize ayna oluyor.
Meraklıları 20 Mayıs-11 Haziran 2021 tarihleri arasında
online olarak sergilenmeye açılacak olan çalışmaları www.dartgaleri.com web adresi üzerinden
izleyebilecekler. Sergide üç boyutlu çalışmaların daha görülebilir olması adına
heykellerin videolarını izlemek de mümkün olacak. Bol sorgulamalı seyirler…
Katalog Yazısı: ‘Ben suyun içindeki balığım. Birileri
dışarıdan bakıp 'H2O, sıvı ve şeffaf... ' dedikçe, hayatlarında hiç ıslanmadan,
su hakkında konuşanlara gülümsüyorum. Kimseler de bana gülmesin diye, utandığım
için ve hatta azcık da korktuğumdan, kendimden başkasına bakamıyorum. Hal böyle
olunca da kendi derinime dalmaktan başka çare kalmıyor.
Kazdıkça çıkıyor...
Hırslarım! Edindiğim sıfatlara sahip çıkmaya çalışırken
nasıl paramparçayım, çıktığım o koltuklara -tahtlara- nasıl sıkı sıkı tutunuyorum.
Kazanmak yoksa oyun da yokmuş meğer benim için, 'işe yaramazsa' eğlence de
yokmuş...
Yaralarım! boynumda, göğsümde, karnımda, sırtımda... dikiş
içinde bedenim ve onun bedeni. Omurlar sıra sıra değil, ağız burun kaymış,
sanki her şey yerli yerindeymiş de hayatta, bir tek biz bulamamışız yerimizi
gibi. Beden paramparça bir bütün, her an kendini salıverecek, koptu kopacak
gibiler. Eksikler, savaşırken bırakmışlar ellerini, kollarını, bacaklarını...
Boşluklarım! Kendimi inşa ediyorum ben, sınırlarımı çiziyorum,
şekilleniyorum. Bundan sekiz bin yıl önce aynı topraklarda, çamurdan ana
tanrıçasını yapan o eller gibi her bir parçasına değiyorum kilin, her yerinde
parmak izlerim, avcumun çizgileri... İz bırakmak istiyorum belli ki, bin
yıllara taşınsın parmaklarım...
Ben kedime kapandım, baktım, gördüm ve kabul ettim. Peki sen
neredesin?’