Kendine Kapanmak


Batu T.

  • Etkinlik Alanı: Plastik Sanatlar
  • Etkinlik Türü: Kişisel Sergi
  • Gösterim: Özgün Eser
  • Ülke / Şehir Türkiye / İstanbul
  • Tarih: 01 Mayıs 2021
  • Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
  • Araştırma Alanı: Sosyal ve Beşeri Bilimler, Sanat, Uygulamalı Sanatlar , Seramik ve Cam
  • Özet:

    Kendine Kapanmak Seramik Sergisi

    Tuba Batu’nun son sergisinin adı ‘Kendine Kapanmak’.  ‘Kısmi mi tam mı derken bugünlerde sıkça duyduğumuz, içinden geçtiğimiz kelimelerden biri 'kapanmak', kendisiyle tanışalı bir seneden fazla oldu. Peki bu bir senede evlere mi kapandık sadece? Bahaneyle içine dönen, kendine kapanan kaç kişiyiz?’ diye soruyor sanatçı.

    Sergilenen çalışmalarında ağırlıklı olarak son bir yılda, pandemi süreciyle birlikte, ürettiği heykellerini görüyoruz. Kısmi ya da tam kapanmalar ile birlikte Tuba Batu’nu kendi içinde ortaya çıkan birçok sorgulamasını, kendine özgü yöntemiyle inşa ettiği figürleriyle anlattığı işlerinde, insana dair olanı araştırıyor, sorguluyor. İnsanın hırsları, yaraları ve boşluklarını kendi üzerinden üç boyuta döktüğü seramik çalışmalarında, kimi zaman geleneksel üretim yöntemlerini kullanmış, Menemen çamuruyla şekillendirdiği bazı heykellerinde düşük dereceli sırlı pişirim uygulamış. Bazı çalışmalarında ise yüksek dereceli pişirimi ve stoneware çamuru da denemiş. Teknik değişse de boşluğu şekillendirerek, parça parça çamuru üst üste ekleyerek inşa ettiği figürler tüm kırılganlığı ve eksikleriyle karşımızda duruyor ve bize ayna oluyor.  

    Meraklıları 20 Mayıs-11 Haziran 2021 tarihleri arasında online olarak sergilenmeye açılacak olan çalışmaları www.dartgaleri.com web adresi üzerinden izleyebilecekler. Sergide üç boyutlu çalışmaların daha görülebilir olması adına heykellerin videolarını izlemek de mümkün olacak. Bol sorgulamalı seyirler…

    Katalog Yazısı: ‘Ben suyun içindeki balığım. Birileri dışarıdan bakıp 'H2O, sıvı ve şeffaf... ' dedikçe, hayatlarında hiç ıslanmadan, su hakkında konuşanlara gülümsüyorum. Kimseler de bana gülmesin diye, utandığım için ve hatta azcık da korktuğumdan, kendimden başkasına bakamıyorum. Hal böyle olunca da kendi derinime dalmaktan başka çare kalmıyor.

    Kazdıkça çıkıyor...

    Hırslarım! Edindiğim sıfatlara sahip çıkmaya çalışırken nasıl paramparçayım, çıktığım o koltuklara -tahtlara- nasıl sıkı sıkı tutunuyorum. Kazanmak yoksa oyun da yokmuş meğer benim için, 'işe yaramazsa' eğlence de yokmuş...

    Yaralarım! boynumda, göğsümde, karnımda, sırtımda... dikiş içinde bedenim ve onun bedeni. Omurlar sıra sıra değil, ağız burun kaymış, sanki her şey yerli yerindeymiş de hayatta, bir tek biz bulamamışız yerimizi gibi. Beden paramparça bir bütün, her an kendini salıverecek, koptu kopacak gibiler. Eksikler, savaşırken bırakmışlar ellerini, kollarını, bacaklarını...

    Boşluklarım! Kendimi inşa ediyorum ben, sınırlarımı çiziyorum, şekilleniyorum. Bundan sekiz bin yıl önce aynı topraklarda, çamurdan ana tanrıçasını yapan o eller gibi her bir parçasına değiyorum kilin, her yerinde parmak izlerim, avcumun çizgileri... İz bırakmak istiyorum belli ki, bin yıllara taşınsın parmaklarım...

    Ben kedime kapandım, baktım, gördüm ve kabul ettim. Peki sen neredesin?’