DEDE KORKUT Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, vol.7, no.17, pp.230-250, 2018 (Peer-Reviewed Journal)
The Book of Dede Korkut is an early record of oral Turkic folktales in Anatolia, one of the mythic charters of Turkish nationalist ideology. Curiously, European interest in the Book antedates modern Turkish interest by almost a century. The Dede Korkut tale of a one-eyed, man-eating giant named Tepegoz bears a striking resemblance to the story of Polyphemus in book 9 of the Odyssey. In what follows the Dede Korkut ethic will be analyzed as an aspect of Oghuz pastoral tradition. The story of Tepegoz will then be compared to the story of Polyphemus in order to confirm the distinctiveness of this ethic as an argument about the relationship of person and society. This carries the discussion of the Book to a new ground: Why did an author choose to present a cycle of oral tales as a statement of a Turkic outlook on personal identity and social relations? And given the intense interest in the Book, in Turkey today, what is the significance of this statement for Turkish national identity?
Dede Korkut Kitabı, Anadolu’daki sözlü Türk halk hikâyelerinin en eski kaydıdır, bu nedenle Türk milliyetçiliği ideolojisinin mitsel beratlarından biridir. İlginç bir şekilde, Avrupalıların Dede Korkut’a ilgi duymaları, Türklerinkinden neredeyse bir yüzyıl öncedir. Dede Korkut'un Tepegöz adlı tek gözlü, insan yiyen dev hikâyesi, Odyssey’in IX. kitabındaki Polifem hikâyesiyle ilginç bir benzerlik taşır. Burada, Dede Korkut etiğini izleyen şey, Oğuz bozkır geleneğinin bir unsuru olarak çözümlenecektir. Tepegöz hikâyesi, kişi toplum ilişkileri hakkındaki bir iddia olarak bu etiğin ayırt ediciliğini doğrulamak için Polifem hikâyesiyle karşılaştırılacak. Bu, Dede Korkut Kitabı tartışmasını yeni bir zemine taşıyacaktır. Bir yazar, kişisel kimlik ve sosyal ilişkiler hakkında Türk bakış açısının bir ifadesi olarak sözlü hikâyelerin çevirimini sunmayı neden seçer ve bugün Türkiye’de Dede Korkut Kitabına verilen yoğun öneme göre, bu ifadenin Türk millî kimliği için önemi nedir?