Kilis 17 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt.7, no.2, ss.1033-1064, 2020 (Hakemli Üniversite Dergisi)
Genel anlamda kadın vefat gibi üzüntü kaynağı olabilecek durumlarda ağlamaya ve ağıt yakmaya erkeğe kıyasla fazla
eğilimlidir. Safiyye bnt. Abdülmuttalib
de Allah Resûlü’nün ardından çokça gözyaşı dökmüş ve ağıtlar yakmıştır.
Kuşkusuz bu durum şairlik yönüyle de bilinen Safiyye bnt. Abdülmuttalib’den
beklenecek bir olgudur. Zira Nübüvvet evine mensup olan Safiyye bnt.
Abdülmuttalib Allah Resûlü’nün halasıdır.
Ulaşılabilen kaynaklarda şaire ait toplam on üç mersiye şiiri tespit
edilmiştir. Çalışma konusu
şiirlere Taberânî’nin el-Mu‘cemu’l-kebîr’i, Heysemî’nin Mecma‘u’z-zevâid’i,
Asbahânî’nin Ma‘rifetu’s-sahâbe’si, İbn Sa‘d’ın Kitâbu’t-tabakâti’l-kebîr’i
Suyûtî’nin Kitâbu’l-muhâdarât ve’l-muhâvarât’ı, Nemerî’nin İstî‘âb’ı,
Belazûrî’nin Ensâbu’l-eşrâf’ı İbn ‘Asâkir’in Târîhu Medîneti Dimaşk’ı,
Câhız’ın el-Beyân ve’t-tebyîn’i ve Nuveyrî’nin Nihâyetu’l-Ereb’i
gibi temel siyer, tarih ve edebiyat kaynakları taranmak suretiyle ulaşılmıştır.
Şaire
ait ilk mersiye, Allah Resûlü vefat ettiği gün Medine sokaklarında yaşanan
şaşkınlık ve kargaşa halinin dile getirildiği beyitlerdir. Beyitlerd sahabe, Hz. Peygaber’in vefat haberiyle yıkılmıştır. Zira Hz.
Peygaber’in vefatı, vahyin kesilmesi ve sahabenin sahipsiz kalması anlamına
gelmektedir. Halbuki sahabe, yağmur suyuna muhtaç yeryüzü gibi Allah Resûlü’ne
muhtaçtır. Bu bakımdan ortada bir belirsizlik ve kargaşa söz konusudur. Sahabe
bundan sonra yapılacaklar ve ümmetin geleceği gibi hususlarda aralarında
konuşmalar yapmaktadırlar. Mersiye, matem ve te’bîn türündedir.
Şaire
ait ikinci mersiye, Allah Resûlü’nün vefat haberiyle yıkıldığı ve içine düştüğü
pürmelal hali dile getirdiği beyitlerdir. Matem ve te’bîn türünde kurgulanan beyitler
şairin yaşadığı duygu yoğunluğu hakkında ipuçları vermektedir. Nitekim şair,
Allah Resûlü’nün vefat haberiyle yıkılmıştır ve bunca acıyı yaşamak yerine
ölmeyi arzulayacak boyutta ruhsal çöküntü içerisindedir. Yaşadığı şok ve bitkinlik sebebiyle sahip
olduğu her şey zorla elinden alınmış kimse gibi gözlerine uyku girmemektedir.
Üzüntüden saçlarına da ak düşmüştür. Daha düne kadar Allah Resûlü’nün yaşadığı
evler artık virandır. Bu durum şairin acısını daha da artırmaktadır.
Şaire
ait üçüncü mersiye, Allah Resûlü’nün vefatının diğer ölenlere kıyasla farklılık
arz ettiğini ve acısının da bu sebeple derin olduğunu vurguladığı beyitlerdir. Şair hiçbir musibeti Allah Resûlü’nün vefatına eş görmemektedir. Bu
bakımdan yüreğindeki acıya ve vücudundaki bitkinlik haline dayanmakta
zorlanmaktadır. Şair, sahabe hanımlardan acısını hafifletecek ve kendisini
teselli edecek bir şeyler söylemelerini istemektedir. Beyitlerde ‘gecem uzadı’
ifadesinin iki defa tekrarlanıyor olması da yüreğinde hissettiği acının büyüklüğü
hakkında ipuçları vermektedir. Zira duygular daha çok gece vakti depreştiğinden
acı çeken insana göre geceler uzundur. Şairin yaşadığı duygu yoğunluğu dikkate
alındığında, mersiyenin Allah Resûlü’nün defnedildiği gece veya yakın bir
tarihte söylenmiş olması ihtimal dâhilindedir.
Şaire
ait dördüncü mersiye, Allah Resûlü’nün ardından çok fazla gözyaşı akıttığına
vurgu yaptığı beyitlerdir. Beyitlerde şair,
gözyaşlarına boğulmakta ve göz kapaklarını mütemadiyen silmektedir. Yine şair
hayatta kaldığı süre engin denizlerdeki sular kadar duraksamadan gözyaşı
akıtmayı arzulamaktadır. Zira sahabe kendilerine doğru yolu öğreten Allah
Resûlü’nün aralarından ayrılması sebebiyle bitaptırlar.
Şaire
ait beşinci mersiye, Allah Resûlü defnedildikten sonra söylendiği anlaşılan ve
yine şairin pürmelal haline vurgu yapılan beyitlerdir. Şair Allah Resûlü
toprağa defnedildikten sonra yine gaspa uğramış kimse gibi şaşkındır ve
yüreğinde düğümlenen acı sebebiyle uykuları kaçmıştır. Saçları da hurma dalı
gibi beyaza bürünmüştür. Zira Allah Resûlü’nün eşi ve benzeri yoktur. Şair, asalet, göze hitap etme, saygınlık,
zarafet, düşkünlere dayanak olma gibi Allah Resûlü’nde var olan hasletleri
sıralamak suretiyle teselli bulmaya çalışmakta ve Allah Resûlü’nün sahabe
nazarındaki konumuna işaret etmektedir.
Şaire
ait altıncı mersiye, Allah Resûlü’nde var olan bazı hasletlerin direk
sıralandığı beyitlerdir. Beyitlerde şair Allah Resûlü’nden sonraki belirsizlik
hali ve ümmetin akıbeti hususunda endişelidir. Zira kibarlık, merhamet, yol
gösterme ve öğretici olma gibi erdemlerle sahabeye örnek teşkil eden Allah
Resûlü aralarından ayrılmıştır. Şair her ne kadar Yüce Allah’ın Hz. Peygamber’i
ümmete bağışlamasını arzu etse bile kadere teslim olma dışında alternatif
görememektedir. Hal böyle olunca, Yüce
Allah’tan Allah Resûlü için esenlikler dilemekte ve Allah Resûlü’nü Adn
cennetlerine koyması için dua etmektedir.
Şaire
ait yedinci mersiye, yüreğindeki derin üzüntü sebebiyle uykularının kaçtığına
işaret ettiği giriş kısmından sonra yine Allah Resûlü’ne has erdemleri
sıralayarak teselli bulmaya çalıştığı beyitlerdir.
Şaire
ait diğer mersiyelerde de benzer biçimde gözyaşı akıtma ve Allah Resûlü’nde var
olan erdemlerin sıralamak suretiyle teselli bulma arzuları dile
getirilmektedir. Şairin zaman zaman tahammül sınırını aşacak
boyutta hüzün ve acı hissettiği de mısralarda dikkat çekmektedir.
Şair
her ne kadar el açıklığı, düşkünlere yardım etme ve asalet gibi Câhiliye dönemi
mersiye geleneğinde yer alan bazı özellikleri de Allah Resûlü’ne nispet etmiş
olsa bile ana hatlarıyla İslâm dinine özgü terimler kullanmaktadır. Yine şair
elbise yırtma ve yüz tırmalama gibi Câhiliye adetleri yerine İslâm inancı
gereği sabretmeye yönelmekte ve Yüce Allah’a Resûlü’nü Cennet’e koyması için
hayır duada bulunarak esenlikler dilemektedir.
Mersiyeler
vezin ve kafiye itibarıyla Câhiliye şiirinin devamı niteliğindedir. Nitekim söz
konusu mersiyelerden altısı basît, ikisi hafîf, ikisi tavîl, ikisi vâfir ve
biri mutekârib vezni üzerine inşa edilmiştir.
Şair iç dünyasında çalkalanan duygu yoğunluğunu muhatabın algısına yaklaştırmak amacıyla teşbih, istiare, mecaz ve kinaye sanatları da kullanmaktadır. Yine şair yaşadığı duygu yoğunluğunu muhatabın zihninde canlandırmak amacıyla sembol kullanma cihetine de gitmektedir. Nitekim şair, eski Arap şiir geleneğinde de rastlanan dehr/ömür, kumru ve gece kavramlarını sembol olarak kullanmaktadır. Şair Allah Resûlü’nün ardından içine düştüğü ruhsal çöküntüyü ve hüznü cansız varlıkların insanoğlu gibi üzüntü duydukları bir tablo içerisinde teşhis sanatı kullanmak suretiyle de dile getirmektedir. İlgili şiirler uzun soluklu geleneksel şiir metinlerinin aksine kısa maktalar halindedir.
Anahtar kelimeler: Arap Dili ve Belâğatı, Allah Resûlü, Safiyye bnt. Abdülmuttalib, Şiir,
Mersiye, Duygu.
Elegy is as old as the fact of death. As a matter
of fact, humankind has keened and cried over their loved ones throughout
history. It is regarded as the most respected theme in the ancient Arab poetry,
because the elegy, which means to cry over the deceased and to praise it by
mentioning its good characteristics, sincerely reflects the intensity of the
poet's emotion.
The death of the Messenger of Allah has a shock
effect among the companions. Because he
is a prophet who brought revelation by Almighty Allah and taught them the
commands of Allah until yesterday. In addition, the Messenger of Allah
possesses virtues such as veridic word, pacta sunt servanda, sincere commitmet,
loyalty, compassion and goodness. The Companions who were shocked with the
death of the Messenger of Allah are surprised at what they will do for a while
in the face of this unexpected situation. Some Muslims, like Omar, do not want
to accept the death of the Messenger of Allah. Omar makes threats around him by
saying, "I will cut off his head if he says that Muhammad is dead."
Therefore, Abu Bakr gives a speech and reminds the verse saying, “Of course you
will die, they will also die” and states that everyone should accept the fact
that the Messenger of Allah died. The companions, who calmed down with the
speech of Abu Bakr, said that the Prophets buried to where they were dead,
according to the hadith. They buried the tomb they dug into Aisha's room, now
known as Rawda al Mutahhara.
Safiyya bint ʿAbd
al-Muṭṭalib is among the female
companions who keened and cried over the death of the Prophet. In fact, it is expected that Safiyya bint ʿAbd al-Muṭṭalib will keen and cry over the Prophet. Because she,
also known for her poetry, is the aunt of him.
The poems of the poet's work were examined and, in
this context, a total of thirteen elegys were determined. the relevant poems,
after the death of the Prophet, the poet had depression, astonishment and
desperation that, are seen in the couplets. As a matter of fact, Since the poet
was in shock, she does not get a wink of sleep like anyone whose possessions
were forcibly taken away. Her hair has also turned white because of sadness.
The poet prefers to die rather than endure so much pain. According to the poet,
the nights are never ending. In this regard, the poet often expresses her
desire to shed a tear to obtund and relax. While doing this, the poet mostly
uses the style of appealing to the eye, which is frequently used in the
Jahiliyyah poetry tradition. The poet occasionally wants from those around her
to say something to consolation her. Undoubtedly, all this indicates the
intensity of emotion experienced by the poet and the sincerity in her emotions.
The poet goes to the point of finding consolation
by mentioning some characteristics of the Messenger of Allah. As a matter of
fact, the Messenger of Allah is a prophet who is unlike any other in her
couplets. Again, in the couplets, the Messenger of Allah has characteristics
such as nobility, dignity, grace, helping those who are fond, free-hand,
kindness, compassion, guidance, being truthful, sincerity, instructive and
telling with revelation.
Even though the poet predestinated to the Messenger
of Allah some of the features in the elegy tradition of Jahiliya Period, such
as free-handing, helping those who are fond, and nobility, the poet uses terms
specific to the religion of Islam again, the poet tends to be patient in
accordance with the belief of Islam instead of the traditions of Jahiliya such
as tearing clothes and scratching the
face, and wishes well-being by praying to Almighty Allah for taking the Messenger of Allah in
Paradise.
The subject of the study is the continuation of the
poetry of the Jahiliyyah in terms of elegy and rhyme. As a matter of fact, six
of the aforementioned elegies were built on simple, the two mild, the two long,
the two abundant, and one bank forthcoming.
The subject of the poet's work acts with momentary
emotions in elegies and focuses on reflecting the emotions that have been
shaken in her inner world to the couplets instead of decorating the couplets
with artificial expressions. To approach
the intensity of emotion that is shaken in her inner world to the perception of
the interlocutor, the poet also uses the arts of simile, metaphor, trope, and
allusion. Again, the poet goes to the use of symbols, in order to envisage the
intensity of her emotions As a matter of fact, the poet uses as symbol the
concepts of age/life, dove and night, which are also seen in the ancient Arab
poetry tradition. The poet also expresses the depression and sadness she has
after the Messenger of Allah by using the art of simile in a painting where the
non-living things is sorry like humankind. Related poems are short end grain in
contrast to long-term traditional poetry texts.
The poet is intimate with what he feels.
Keywords: Arabic Language and Rhetoric, The Messenger of Allah, Safiyya bint ʿAbd
al-Muṭṭalib, Poem, Lament, Feeling.