Research Information System
WORLD WOMEN STUDIES CONFERENCE-VIII, Antalya, Turkey, 7 - 08 March 2025, pp.1287-1295, (Full Text)
Art acts as a mirror that reflects the cultural memory and social values of societies, deeply examining various phenomena of humanity and their consequences over time. Violence against women, which is one of the phenomena that most affects social life, has become an important indicator of the historical and cultural structures of societies. Violence against women is one of the oldest social problems in human history and has been frequently addressed in forms of cultural expression such as mythology and art.Mythological stories can be considered not only as stories of the past, but also as texts to understand the origins of gender inequality and patriarchal order. The story of the Abduction of the Sabine Women (Raptio Sabinarum) is one of the notable examples in this context. This event, which takes place in the founding myth of Rome, reveals how the female body is instrumentalized by male power and how social roles are constructed through violence. From another point of view, some researchers (Dikyol, İşbulan, 2018) offer a different interpretation of the abduction of Sabine women in Roman history. According to this view, Sabine women saw it as a source of honor to become Roman after having children and therefore showed devotion to their husbands. At the same time, they played a mediating role between their families and their spouses. Researchers state that this situation was conveyed as a mythological story as a moral and social ideal for Roman women in later periods. This mythological event that took place at the foundation is not only a legend that shapes the demographic structure of Rome, but also dealing with violence against women from an acceptable point by conveying it through such narratives may cause the society to become insensitive to this problem. In this context, the legend of the Sabine women is not only a quote about the founding of Rome, but also an important mythological story reflected in the works of many artists for many years.
Sanat, toplumların kültürel hafızasını ve toplumsal değerlerini yansıtan bir ayna görevi görerek zaman içinde insanlığın çeşitli olgularını ve bunların sonuçlarını derinlemesine inceler. Özellikle toplum yaşamını en çok etkileyen olgulardan biri olan kadına yönelik şiddet toplumların tarihsel ve kültürel yapılarının önemli bir göstergesi olmuştur. Kadına yönelik şiddet, insanlık tarihinin en eski sosyal sorunlarından biri olup, mitoloji ve sanat gibi kültürel ifade biçimlerinde sıkça ele alınmıştır. Mitolojik hikayeler, yalnızca geçmişin hikayeleri değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve patriyarkal düzenin kökenlerini anlamak için birer metin olarak değerlendirilebilir. Sabineli Kadınların Kaçırılışı (Raptio Sabinarum) hikayesi, bu bağlamda dikkat çeken örneklerden biridir. Roma’nın kuruluş efsanesinde yer alan bu olay, kadın bedeninin eril iktidar tarafından nasıl araçsallaştırıldığını ve toplumsal rollerin şiddet yoluyla nasıl inşa edildiğini gözler .nüne serer. Diğer bir bakış açısına göre, bazı araştırmacılar (Dikyol, İşbulan, 2018), Roma tarihinde Sabineli kadınların kaçırılma olayına ilişkin farklı bir yorum sunmaktadır. Bu g.rüşe göre, Sabineli kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra Romalı olmayı bir onur kaynağı olarak g.rmüş ve bu nedenle eşlerine bağlılık göstermişlerdir. Aynı zamanda, aileleri ile eşleri arasında uzlaştırıcı bir rol üstlenmişlerdir. Araştırmacılar, bu durumun mitolojik bir hikâye olarak sonraki dönemlerde Romalı kadınlar için ahlaki ve toplumsal bir ideal biçiminde aktarıldığını ifade etmektedir. Kuruluşta yaşanan bu mitolojik olay yalnızca Roma’nın demografik yapısını şekillendiren bir efsane değil, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin bu tarz anlatılarla aktarımı yapılarak kabul edilebilir bir noktadan ele alınması, toplumun bu soruna karşı duyarsızlaşmasına neden olabilir. Bu bağlamda Sabineli kadınlar efsanesi sadece Roma’nın kuruluşuna dair bir alıntı olmakla kalmamış aynı zamanda uzun yıllar pek çok sanatçı tarafından eserlerine yansıtılan önemli bir mitolojik hikaye haline gelmiştir.