in: Transformation of Art and Design; Digital Aesthetics, Tuba Batu,Ali Can Metin, Editor, Duvar Yayınları, Çanakkale, pp.89-103, 2024
Sanat ve teknolojinin çağlar boyu birbiri ile kurduğu ilişki 20. ve özellikle 21. Yüzyıllarda çok daha belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. William Gibson’ın “Neuromancer” romanından önce “matrix” ve “genetik mühendisliği” gibi terimlerin kullanılmadığı düşünülecek olursa sanatın teknolojiye yön veren bir maiyette olduğu varsayılabilecektir. Tüm bu etkileşimler kendini edebiyatta olduğu gibi sinema sanatında da göstermektedir. Teknolojik gelişmelerin sanata, sanatında teknolojik gelişmelere iç içe geçmiş bir şekilde ön ayak olduğu düşünülebilecektir. Dijital çağda sanatın gelişimi söz konusu olduğunda bu temelden yola çıkarak 1910 yılında dünyaya gelen Japon yönetmen Akira Kurosawa’nın 21. Yüzyıla gelmeden hayatını kaybetmiş olsa da son yüzyıla etki etmeye devam ettiğini gözler önüne sermek üzere bu çalışma yapılmıştır. Amerikalı yönetmen George Lucas’ın daha öğrencilik yıllarından itibaren Kurosawa’nın büyük bir hayranı oluşuyla başlayan süreç bugün en yaygın kullanılan çevrimiçi veri akışı “Streaming” platformlarından biri olan “Disney+”daki yapımların görsel efekt teknolojilerindeki gelişimlere olan etkisine varan süreci açıklamak üzere yola çıkan çalışmada bunun yanı sıra bir paradigma değişimi olarak ele alınabilecek, konvansiyonel medya üretiminden transmedya hikaye anlatımı süreçlerine varan değişim de ele alınmaktadır. Tüm bu gözlemlerin ışığında iki farklı kültürden ve coğrafyadan gelen iki farklı sanatçının, insanlığın hem teknolojik hem de sosyolojik yolculuğuna etkisini gözler önüne sermeyi hedefleyen çalışma bu bakış açısıyla dijital çağda sanatın gidişatını göstermek üzere, transmedya hikâye anlatımı, görsel efekt teknolojileri ve “Streaming” platformları gibi birçok konuya ışık tutacaktır.