1982 Anayasası Döneminde Açılan Siyasi Parti Kapatma Davalarında Anayasa Mahkemesi Üyelerinin Yargısal Tutumları Üzerine Ampirik Bir Araştırma


Güler F.

Ekonomi İşletme Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Dergisi (JEBPIR), cilt.7, sa.1, ss.192-208, 2021 (Hakemli Dergi)

Özet

Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olup “devleti yönetme” ana hedefleri ile yadsınamaz bir öneme sahiplerdir. Bir tüzel kişilik olan siyasi partilerin hukuki varlığını sonlandıran bir yaptırım olan “kapatılma”, gerçek kişilerin hukuki varlığını bir yaptırım olarak sonlandıran “idam” cezasına tekabül etmektedir. Tali kurucu iktidar tarafından kaldırılan “idam” cezasının gerekliliği ve şartları üzerine devam eden güncel tartışmalar göz önünde bulundurulduğunda, mer’i durumda olan siyasi partilerin kapatılması konusu güncel ve tartışılabilir niteliğini korumaktadır. Anayasa Mahkemesinde görülen siyasi parti kapatma davaları açılmalarından itibaren yargısal süreçleri ile birlikte kamuoyunun yakından ilgisini çekmiştir. Siyasi partiler açısından en ağır hukuksal yaptırım olan kapatılma, akademik alanda da ilgi çeken ve üzerinde durulan bir konu başlığı olmuştur. Akademik çalışmalarda siyasi partilerin kapatılması konusu ve siyasi parti kapatma davaları, genellikle supranasyonel normlara ve içtihatlara uyumu temelinde “eleştirel” bir perspektifle ele alınmıştır. Bu çalışmada 1982 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesinde açılan siyasi parti kapatma davaları, iddianame ve karar gerekçeleri temel alınarak bir sınıflandırmaya tabi tutulmuş olup, bu sınıflandırma temelinde Anayasa Mahkemesinin siyasi parti kapatma davaları sonuçlandırma süresi, kurumsal tutumu (kapatma/red veya oybirliği/oyçokluğu vb.) ve üyelerin bireysel yargısal tutumları incelenmiştir. Çalışmada Anayasa Mahkemesi üyelerinin yargısal tutumlarının seçildikleri kaynaklara göre (Yargıtay, Danıştay vb.) ve seçen Cumhurbaşkanına göre bir ortaklaşma gösterip göstermediği de ele alınmıştır.

Political parties are an indispensable element of democracy and have an undeniable importance with their main goal of "governing the state". “Dissolution”, which is a sanction that terminates the legal existence of political parties as a legal entity, corresponds to the “death penalty” which ends the legal existence of natural persons as a sanction. Considering the current debates on the necessity and conditions of the "death penalty" abolished by the derivative constituent power, the issue of dissolution of the political parties remains up to date and debatable. Following the indictment of the Chief Public Prosecutor of the Supreme Court of Cassation, the lawsuits for political party dissolution at the Constitutional Court have attracted the attention of the public with the judicial processes. The dissolution, which is the heaviest legal sanction for political parties, has also been a topic of interest and attention in the academic field. In academic studies, the issue of the dissolution of political parties and cases of political party dissolution are generally handled with a "critical" perspective, based on their compliance with supranational norms and case law. In this study, the political party dissolution cases filed in the Constitutional Court during the 1982 Constitutional period were classified on the basis of the indictment and decision justifications, and based on this classification, the duration of the political party dissolution cases, institutional attitude (dissolution / rejection or unanimous / majority etc.) and the members' individual judicial attitudes were examined. In the study, it is also discussed whether the judicial attitudes of the members of the Constitutional Court show a commonality according to the sources (Supreme Court of Cassation, Council of State, etc.) and the elected President.