15th INTERNATIONAL MARDIN ARTUKLU SCIENTIFIC RESEARCHES CONFERENCE, Mardin, Türkiye, 04 Ekim 2025, ss.171-186, (Tam Metin Bildiri)
Hemşirelik, tarih boyunca hastalık ve bakım gereksinimlerinin karşılanmasında özellikle kadınlarla özdeşleşmiş, sevgi, şefkat ve merhamet gibi geleneksel kadınlık nitelikleriyle ilişkilendirilmiş bir meslek olarak şekillenmiştir. Bu nedenle toplumda hâlâ çoğu zaman yalnızca doktorun yardımcısı olarak algılanmakta; mesleğin bilimsel, etik ve sanatsal boyutları yeterince takdir edilmemektedir. Benzer biçimde, sanat tarihinde de kadın figürü tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar farklı anlam katmanlarıyla temsil edilmiştir. Ana Tanrıça’dan ideal güzelliğe, günahkârlıktan direnen bir özneye dönüşen kadın imgesi içinde hemşire figürü de yer almış; kadın temsiline bağlı olarak sanat eserlerinde zamanla değişen biçimlerde yorumlanmıştır.
Bu çalışma, hemşire imgelerinin sanatta nasıl temsil edildiğini beş temel başlık altında incelemektedir. Birinci başlık olan savaş dönemi temsili, Florence Nightingale ve savaş hemşirelerinin kahramanlık anlatılarına odaklanmakta; özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında hemşirelerin sanat eserlerinde yardımseverliğin ve özverinin sembolü olarak resmedildiğini göstermektedir. İkinci başlık olan kadının şefkat ve bakım rolü temsili, hemşirelerin hasta başında ya da ameliyat sonrası süreçlerde empati, ilgi ve şefkatle ilişkilendirilerek betimlendiğini ortaya koyar. Üçüncü başlık olan feminizm ve toplumsal cinsiyet eleştirisi, Cindy Sherman gibi feminist sanatçıların hemşire imgesini ataerkil toplumsal cinsiyet kalıplarını sorgulamak amacıyla nasıl kullandıklarını ve bu imgeyi eleştirel bir biçimde yeniden ürettiklerini ele alır. Dördüncü başlık olan modern hemşirelik imgesi, teknolojiyle iç içe geçmiş, eğitimli ve uzmanlaşmış hemşirelerin çağdaş sanat eserlerinde güçlü, bağımsız ve profesyonel figürler olarak temsil edilmesine odaklanmaktadır. Beşinci ve son başlık ise pandemi ve günümüz sanatıdır; COVID-19 pandemisiyle birlikte hemşirelerin sanatçılar tarafından toplumsal kahramanlar olarak yeniden görünür kılındığı ve Banksy gibi sanatçılar tarafından “süper kahraman” sembolizmiyle yüceltildiği örneklerle ele alınmaktadır. Bu çalışma mevcut temsillerin özgün sanat eserleri üzerinden analizleri yapılmakta ve sanatın toplumsal bilinç, kadın temsili ve mesleki imge üretimi üzerindeki etkisi ortaya konmaktadır. Görsel sanatların toplumsal olaylara verdiği tepki ve yansıttığı değerler sayesinde hemşirelik, sadece bir sağlık mesleği olarak değil, aynı zamanda sanatta güçlü bir kadın temsili olarak da ele alınmıştır. Kadın kimliğinin bir temsili olarak hemşire figürü, toplumsal değişimlere paralel biçimde farklı anlamlar kazanmış, sanat eserlerinde yer bulmuş ve bazen kahramanlık, bazen merhamet, bazen de ataerkil kalıplara karşı bir direniş simgesi olmuştur. Bu bağlamda hemşire imgesi, sanat aracılığıyla kadınların görünürlüğünü artıran ve onların tarihsel rollerini yeniden yorumlamamıza imkân tanıyan güçlü bir anlatı aracıdır.